24 Mayıs 2010 Pazartesi

Tv coçuğunun kendine itirafı

Televizyon Çocuğu


Bu yazında neden adımı boyle değiştirdiği yazacağım aslında kendıme itiraf edeceğim demek daha doğru olur..
Kendimi bildim bileli hep sanal yani hayal dünyasında yaşıyorum ama asla normal insanlar gibi gerçeğe geçirilecek hayaller değil tamamen eskilerin deyimiyle deli saçması hayaller...
Ve geleceğim için hiç bir cabam ve çalışmam olmuyor maalesef herkes gibi evlenmek coluğa cocuga karışmak,iyi bir iş kaygısı,iyi bir yaşam tarzım olmadı ve geleceke ilgili bir plan yapmıyorum herkes on yıl sonrasına kadar planlar yaparken ben bır dakıka sonra ne olacagını dusunmeden hıc bırsey yapmadan hayat bana ne verırse onlarla yasamaya calısarak zamanımı tuketıyorum :S

Sevdiğim bir Arkadaşıma söz vermiştim olumsuzluk yok diye bundan sonra diye ama bu bloger benım bır nevı gunlugum gıbı oldu sevdıgım ve uzuldugum seylerı buna yazarak kendımı avutuyorum. Bu bloger işiylede benı tanıştıran oydu buyuk ıhtımalle bu yazıyı okuyorsa bana içten içe sozunu tutmadı dıye kızıyordur ama benı affeder cunku bu olumsuz dusunce değil kendime bile sölemekten kaçıdığım düşüncelerin yazıya dökülmüş hali sadece ama bunuda yapma derse yasamımdaki olumsuzlukları paylasmam bundan sonra :)
   Evet konuyu dağıymayayım ne diyorduk niye televizyon çocuğu oldum benım kurduğum hayallerin başlagıcı çok küçük yaştan beri tv. bağımlısı olmam ta ki internet ve sanal alem bağimlısıda olana kadar.
 Hayatımın çok buyuk bır bölümü tv izleyerek geçirdim emekleme dönemimden bu zamana kadar yaklaşık ömrümün 4/2 tv karşısında izleyenler bilir Müjdat Gezen benım hayatıma benzer bır fılm yaptı televizyon cocuğu diye aynı o durumdayım ne bır arkadaş ne bir sevgili hatta abartma olmuyacak ekmek ve su bıle
onunlayken ıkınci planda kalıyor itirat ediyorum ben resmen TELEVİZYON BAĞIMLISIYIM, bir eroinman bir alkolik gibi bağımlıyım artık ikinci olarakta bilgisayarın bağımlılığına geçiş yaptım. artık tv yoksa benım için
internet var iternettede tabiki facebook ve dizi ve film izlenecek siteler büyükce belkıde duzeleceğimi düşündüğü için ailem yada sevenlerim  küçükken bu konu hakkına hiçbirşe yapmamış ben bile bunu şu anda itiraf edene kadar birşey yapmak istemiyordum.

Bu itirafın ve artık değişmek istememin nedeni arkamı dönüp baktığımda sadece keşkeler ve pişmanlıklar kaçırdğım güzel günlerin özlemi olması.Herzaman izleiğim süper kahraman olurdum,çizgi filmlerdi favorim (hala izlerim) kanal az izleyecek şey çoktu arkadaşlarım dışarda top oynarken ben evde tv ilerdim tsubasa olurdum izlerken, millet sevgilisinin elini tutmuş eğlenirken ben romantik komedi izlerdim kafamın içinde yaşardım sevgiyi orta okulda hatırlıyorum herkes sevdikleriy bir köşede konusken ben acaba bir yerden paparazimi cıkacak diye bakınıyordum :) Evet çok komik ama ben gerçek hayatı bu sanıyordum.
 Şu anda bile yaşıtlarım hatta benden küçük tanıdıklarım evlenıp cocuk sahibi olma yolunda ilerlerken ben bu tv ve internet ağının içinde dipsiz bir kuyuda düşermiş gibi kayboluyorum,ne kadar açınası bır durumda olduğumun farkına olmama rağmen değiştirmek için ne yapacağımı bile bilmiyorum,aslında belkide
bilmek işime gelmiyor. :(

Artık zincirleri kırma vakti hayatımı yaşama vakti bugun evde durmayayım dediğimde bile yaptığım şey dışarda sinemaya gitmek hatta en sevdiğim şey diyebiliriz..Biraz önce saçlarımdaki beyazları tekrar gördüm ve şöyle bir kaç dakika düşündüm ben kimim neyim diye candan erçetinin şarkısı aklıma geldi sonra kadın ne güzel söylüyor;

Ben Kimim? Az mıyım çok muyum?
Var mıyım yok muyum? Ben neyim?
Masal mıyım gerçek miyim?
Kaç mıyım göç müyüm? Hiç miyim suç muyum?
Ben kimim? İbret miyim cinnet miyim?




ASIL SORU belkide ben kim olmak istiyorumdur veya ne olmak istiyorum,hiçbir önemi olmayan dünyadan göç edip gittiğimde arkamda gerçekten iyi tanırdık iyi bilirdik diyen olmadan gideceğim belkide hiçbir
kimse tanımayacak bilmeyecek ne olmak istediğimi ne yapmak istediğimi uzun süre haber alamadıkları için kapıyı kırdıklarında 50 veya 60 yaşlarında kuçağımda bilgisayar önumde tv acık şekilde açlık
ve susuzluktan ölmüş olurum herhalde tek başıma ne bir bitki nede bir hayvan bile olmaz belkide sorun bu bilmiyorum, sevmiyorum hiçbirini sevmekten,bağlanmaktan,acılardan,hayat kaygısından belkıde bu şekılde
kaçmaya çalısıyorum kım bılır,millet eroin vs. içerek pembe bir dunyaya kaçarken ben bunu tv. ile yapıyorumdur.Saat sabahın 5.00'i tam olarak ne yaptığımı bilmiyorum yazımı tekrar okuyunca saçmaladığımı düşünüp sileceğimide bildiğimden tekrar okumadan yayınlayacağım çünkü biliyorum ki hayatın oynadığı oyunlardan kaçayım derken aslında hayatın bana sunduğu güzellikleride elimin tersiyle itekliyorum.Kaybım çok fazla bunu arada sırada bağımlılıklerımdan kurtulup dışarı çıktığımda daha ıyı anlıyorum, insanlarla bile artık nasıl konusacağımı nasıl bırıne sevgimi anlatacağımı bilmiyorum, biriyle çıksam ne konuşacak bır konum ne anlatacak bir maceram var, bazen arkadaşlarım "boylusun poslusun yakısıklısın onun var
bunu var neden yanlızsın" dıye soruyorlar (abartmıyorum aynen söyledilerini yazdım ama onların abartmadığı anlamına gelmıyor bu)
 Onlara söyleyemediğimi şimdi söylüyorum; "ÇÜNKÜ YAŞAMAYI BİLMİYORUM evet bilmiyorum ne giyinmeyi ne eglenmeyi,güzel bir günün akşamını,yada birisini etkilemeyi hatta selam vermeyi" .
     Babamın yıllar önceki teşhisi aklıma geldi; Sen adam olmazsın demişti haklı çıktı pazartesi işi olupta bu saatte hala tv ve pc başında film vs.izleyen hayatını planlamayıp onun için çalışamayan,sınavı olupta kıtap acmayan sevipte seviğine nasıl söyleyeceğini başkasına soran,sadece günlük yaşayan ve butun gelecek kaygısını kumandanın bir tuşuna basarak arkasında bırakan biri adam olmaz olamaz Üzgünüm tv cocuğu baban ve bu lafı sana söyleyen herkes haklı... Kendi hayatımın okadar dışında kaldım ki Hayatım bir film olsa ordaki rölüm sadece ekranın önünden geçen adam yada kameranın arkasında rol bekleyen figüran olurdu, yanı o kadar kendi hayatımın dışarısında kaldım.
  
 Az  zeki,hayallerle süslü,bakımsız,takıntılı,başkalarının hayallerın gerçek yapmak için çalışan kendini ikinci plana atan, asla arkadan vurmayan devamlı sırtında bırılerinın sapladığı hançerle dolaşan,çabuk güvenen acı bir şekilde yanılan,gözpınarları kurumuş,gülmekten korkan,süperman yada joker iyi yada kötü filme göre karakter değiştiren kimmiyim ben tabiki TV's BOY :)

23 Mayıs 2010 Pazar

Düşerken tutabileceğin bir dal olmalı,gerçek dostun olmalı...




    Dost; tek hece dört harf yani söylenmesi cok basıt ama herkese denmeyecek kadar özel ve güçlü bir kelimedir.William Shakespeare'in da dediği gibi "her dost dosdoğru dost olmuyor"... Sen ona güvenip herşeyini anlatıp zor anlarında hep yanında olmak isterken sadece bir nasılsın sorusunu bıle senden esirgeyen dost sandığımız arkadaşlarla dolu etrafımız ama biz bunun farkına sadece dosttan büyük bir kazık yiyince anlayabiliyoruz maalesef.
   Yeni eski nesillerden bir örnek; Düşmanın attığı bomba değil dosttan gelen taş parçalar yüreğimi, gerçekten dostum diyebileceğimiz okadar az kişi kaldı kı nesli tükeniyor diye özel koruma altına alınmalılar artık,eskiden her tarafta bir dost bulabılırken dostlar istisna oldu resmen,kaideyi bozamiyorlar :(


   Öyle bir durumdayız ki herkes menfaatları dogrultusunda hareket edıyor insanlar yanı bır menfaati olmadan kımse sana yanaşmıyor arkadaşlığa bile,bir selamı bile vericekleri zaman artık acaba ne isteyecek diye düşünüyosun artık. "Mevlana öğrencisiyle giderken yolda yanyana yatan iki tane köpek görürler öğrenci mevlanaya; efendim biz neden bu hayvan dediklerimiz kadar bile olamıyoruz,bunlar gibi dosthane yaşayamıyoruz diyince mevlana; aralarına bir kemik at bakalım dostluk kalıyor mu? demiş. Doğru söze ne hacet menfaatları çakışan insanlar hiçbir şey beklemeden sadece dostu olmak ıcın caba harcayan maneviyatın peşinde kimse yok herkes maddiyatcı olmus.


  Karaborsaya düştü artık dostluklar yok hiç bir yerde demişti bir arkadaşım ama inanmamiştim çünkü okadar sağlam okadar kendi çapında süper dostlarım var ki hepsi kendi alanında bir numara nasıl mı oluyor, yaşamım boyunca bır suru arkadaşım oldu ama her arkadaş cevremde bır DOST edindim,beni sadece ben olduğum için sadece beni ben olduğum için milletin imreniceği kadar dostum var.(tabi ister istemez dostlar arasında bır sıralama yapman gerekıyor ıster ıstemez ve orada değeri diğerlerinden fazla cok az insan var bunla ilgilideen sevdiğim alıntı Baki'ye dostları sorar; "kaç çeşit dost vardır?" diye. Baki, "üç çeşit dost vardır" der: * Bir dost vardır gıda gibidir, sen onu hergün ararsın. * Bir dost vardır ilaç gibidir, gerektiğinde ararsın. * Bir dost vardır hastalık gibidir, o seni arar. ) gerçi ben benim gözümde karşı tarafı nasıl gördüğümden çok onların gözünde ben nasıl bir dost olarak gördüğü benım için en önemlisidir.

 Eğer bir dostumun başı dertte canı sıkkınsa bana ıhtıyacı varsa benimde eğer yanında olma imkanım varsa az bıle olsa yeterkı olsun giderim,gitmek zorunda oldugumdan değil orda olmak istediğim için olurum ,hiç bir beklenti olmadan yapmalıyız bunu ama facebookun klasık ozlu sozlerınden bırı aklıma gelıyor bunu yazarken; insanlar karsı tarafta bır gun benı sever diye severler,zaten sadece sevmek için sevdikleri zaman melek olurlar diye yazıyor,çok hoşuma gitti gerçekten insanlar boyle...
Gaza gelip bir kaç tane daha ünlülerin dostla ilgili cümlesini yazayım :D









Büyük adamların dostlukla ilgili sözleri;

Felaket kabarık dost sayısını sıfıra indirir.
W. SHAKESPEARE
İyi dostluklar, hesapsız kurulur.
BALZAC
Felaketin bir iyiliği varsa, hakiki dostlarımızı tanıtmasıdır.
BALZAC
Hakiki arkadaşlık, sıhhatten farksızdır, kıymeti, ancak elden gittikten sonra anlaşılır.
GOLTI
Hiçbir arkadaş arkadaşlığını ispat edene kadar gerçek arkadaş değildir.
BAUMONT FLETCHER
Bir dostun üzüntüsünü herkes paylaşabilir. Ama bir dostun başarılarına içtenlikle sevinmek bir ruh hasleti gerektirir.
OSCAR WILDE
Kusurlarınızı söyleyebilecek arkadaş bulun.
BOILEAU
Gerçek arkadaşlık iki bedende yaşayan bir ruhtur.
ARISTO
Hakiki arkadaşlık sıhhatten farksızdır. Kıymeti elden gittikten sonra anlaşılır.
GOLTI
İyi arkadaş, güzel koku satan gibidir. Sana, koku sürmese bile yanında bulunduğun müddetçe güzel kokusundan faydalanırsın.
EBUZERR
Ayıpsız dost arayan dostsuz kalır.
MEVLANA
Dostluktan saygıyı kaldıran, onun en büyük süsünü kaldırmış olur.
CICERO
Dost kötü günlerde belli olur. İyi günlerde ise yüzlercesi bulunur.
ATTAR
Yalnız kendi nefsini düşünüp dost arayan, hizmetçi arıyor demektir.
CENAP SEHABETTİN
İnsanların en acizi dost edinmeyendir. Bundan da acizi ise dostunu yitirendir.
GÖKHAN
Zayıfların kini, dostlukları kadar tehlikeli değildir.
VAUVENARGEUS
Gerçek dostlar, iyi günlerde davet edilince sizi ziyaret eder. Kötü günlerinizde davet edilmeden gelirler.
THEOPMRASTUS
Dostunuzu sık sık ziyaret edin, çünkü üzerinde yürünmeyen yollar, diken ve çalılıklarla kaplanır. 


 

11 Mayıs 2010 Salı

Kurtlarla dans.

Ormalar kralı dedikleri aslan bile yaşnanıp güçünden düşünce çakalların oyuncağı olduktan sonra ben kuzu yavrusu gibi kalıyorum bu adaletsız dünyada.İyi niyetimi iyice suistimal edilmeye başladı artık bu kadarda olmaz ya"YETERRRRR" diye bagırasım var artık.
İşimizin en kötü döneminde bile bu kadar sıkıntılı bir dönem yaşadığımızı hatırlamıyorum bu nasıl bir şerefsizlik nasıl bir adaletsiz dünya.
2010 girdiğimden beri ben bu kuadar sıkıntılı bir hayat yaşadığımı hatırlamıyorum babamı kaybettiğimde bile bu kadar sıkıntı yaşamadım ben ya bu nasıl bir derttir herşey üstüste ne iş hayatımda ne iş dişinda bir türlü gülmüyor yüzüm, Nasıl bir sınavdır bu alahı ya isyan etmıyorum ama artıkta dayanamıyorum tamam bılıyorum cok imanlı çok düzgün bir kul değilim ama bu kadar yükü kaldıramazsan benımle beraber herkes altında kalacak bu yukun guc ver bana resmen kurtlarla,cakallarla, sırtlanlarla dolu bır dunyanın ortsaındayım.

İnadına yaşamak deneilen şeyin tam üzerinde duruyorum ama ben artık çöküyorum galiba sinir ve stresten uzak kalamaz gunde 2 paket sıgara içer oldum bu iş hayatı ne virajlı ne cukurlu bir yolmus anlamadım gitti.
sadece oda değil her yönden bir kazık yemeye başladım insanın işi kötü gider normal hayattan destek alır ama ben her taraftan hancer yemeye başladım neye elımı atsam elimde kalmaya başladı, bazen kendıme bu kadarmı becerıksız bu kadar mı kabiliyetsizim acaba diye sormaya başladım ama kendı sorusunun bile cevabını bulamaya bir insan oldum cıktım. Okadar çok soru ve sorun olmaya başladıkı kafamda sordugum soruya başka bir soru veya sorunla cevap vermeye başladım artık yok kesın bende bırseylerden daha fereghat edip bir şeyleri daha değiştirme zamanı geldi bu belli oldu artık, ama ne?


Neyden vazgeceyim artık bilmiyorum herseyden vazgectim hayatımı resmen bır cıcek kadar monotonlaştırdım. Eğlenceden vazgeçtim,sevgiden vazgeçtim,sevilmekten vazgeçtim,Para umrumda bile değil

atilla ilhanın en guzel en sevdıgım şiir

BEN SANA MECBURUM !



Ağaçlar sonbahara hazırlanıyor
Bu şehir o eski İstanbul mudur?
Karanlıkta bulutlar parçalanıyor
Sokak lambaları birden yanıyor 
Kaldırımlarda yağmur kokusu
Ben sana mecburum, sen yoksun!

Sevmek kimi zaman rezilce korkudur
İnsan bir akşam üstü ansızın yorulur
Tutsak ustura ağzında yaşamaktan
Kimi zaman ellerini kırar tutkusu
Birkaç hayat çıkarır yaşamasından
Hangi kapıyı çalsa kimi zaman
Arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu

Fatihte yoksul bir gramafon çalıyor
Eski zamanlarda bir Cuma çalıyor
Durup köşe başında deliksiz dinlesem
Sana kullanılmamış bir gök getirsem
Haftalar ellerimde ufalanıyor
Ne yapsam ne tutsam nereye gitsem
Ben sana mecburum, sen yoksun!

Belki Haziranda mavi benekli çocuksun
Ah seni bilmiyor kimseler bilmiyor
Bir şilep sızıyor ıssız gözlerinden
Belki Yeşilköy'de uçağa biniyorsun
Bütün ıslanmışşın tüylerin ürperiyor
Belki körsün kırılmışsın telâş içindesin
Kötü rüzgâr saçlarını götürüyor.

Ne vakit bir yaşamak düşünsem
Bu kurtlar sofrasında belki zor
Ayıpsız fakat ellerimizi kirletmeden
Ne vakit bir yaşamak düşünsem
Sus deyip adınla başlıyorum
İçim sıra kımıldıyor gizli denizlerin
Hayır başka türlü olmayacak
Ben sana mecburum bilemezsin...


Attila İLHAN


kemal dadaşoğlundan benı anlatan bir şiir




                          


Anneciğim!
Evlatlar vardır başarılarını, zaferlerini yazarlar...
Sana yazacak bir başarım, bir ödülüm yok anne.
Keşke olsaydı da, seni sevindirebilseydim.
Keşke, benim de anneme yazacak, anlatacak başarılarım olsaydı.
Ama yok anne...

Sevdiğin, okşadığın saçlarıma aklar düştü anne.
İlk evvel saçlarım hayat mücadelesinde yenildi.
Düşmanlarım hep benden güçlü oldu anne.
Onların tahta kılıçları benim çelikten kılıcımı paramparça etti.
Onlar beni yenmek için ne senaryolar yazdı, ne iftiralar attılar.
Ben, ‘masumum’ bile diyemedim.
Düşmanlarıma hep yenildim anne.

Ve ne yazık ki, dostlarıma da... Dostlarım da beni hep yendi...
Ben onları dost bilirken onlar beni meydanlarda tuş ettiler.
Arkamda hep bir hançer yarası oldu anne.
Senin anlayacağın, dostlarım beni düşmanlarımdan daha beter etti!
Kahkahayı unuttum, tebessümle dost oldum.
Yüzümde acı bir tebessüm var şimdi.
Bahtıma yenildim anne!

Çocukluk yıllarımın özlemiyle seni aradım anne...
Senden daha şefkatlisini,
daha merhametlisini bulamayacağımı bilerek...
Her şey küçükken güzelmiş anne.
Şimdi büyüdüm ve yenilmeyi öğrendim anne.

Gülü çok sevdim, hele alını, pembesini...
Bahtıma hep beyazı düştü anne...
O çok sevdiğim güllerin, dikenlerine yenildim anne...
Açlığa-tokluğa, hastalığa-sağlığa, dosta-düşmana...
Hepsine ama hepsine yenildim...

Senin anlayacağın hayata yenildim anne...
Yenildim...



Kemal Dadaşoğlu

harika bir şiir


 Çiçek ve Su



Günün birinde bir çiçekle su karsilasir ve arkadas olurlar.
Ilk önceleri arkadaslik olarak devam eder iliskileri.
Tabii ki her zaman lazimdir arkadaslik birbirini tanimak için.
Gel zaman git zaman, çiçek o kadar mutlu olur ki suyun yaninda,
içi içine sigmaz olur artik ve anlar ki suya asik olmustur.
Ilk kez asik olan çiçek etrafa kokular saçmaya baslar "Sirf senin hatirin için ey su," diye.
Öyle bir zaman gelir ki artik su da içinde çiçege karsi bir seyler hissetmeye baslar.
Farkeder ki "Çiçege asik oldum." Ama su da ilk defa asik oluyordur.
Günler ve aylar birbirini kovalar ve çiçek "Acaba su beni sevmiyor mu?" diye düsünmeye baslar.
Çünkü su pek ilgilenmemektedir çiçekle...









Halbuki çiçek aliskin degildir böyle bir sevgiye.
Ve dayanamaz bir gün, çiçek suya "Seni seviyorum." der.
Su "Ben de seni seviyorum." diye cevaplar.
Aradan zaman geçer ve çiçek yine suya "Seni seviyorum." der.
Su "Ben de." der.
Çiçek sabirlidir.
Bekler, bekler, bekler...
Artik öyle bir duruma gelir ki,
çiçek koku saçamaz olur artik etrafa.
Ve son kez suya "Seni seviyorum." der.
Su da "Sana söyledim ya, ben de seni seviyorum." der.
Ve gün gelir çiçek yataklara düser.
Hastalanmistir çiçek artik. Rengi solmus,
çehresi sararmistir çiçegin.
Yataklardadir artik çiçek,
su da basinda bekler öylece çiçegin yardimci olmak için.
Ama bellidir ki artik çiçek ölecektir ve son kez zorlukla basini döndürerek çiçek,
suya der ki:
"Seni ben gerçekten seviyorum."
Çok hüzünlenir su bu durum karsisinda ve son çare olarak bir doktor çagirir.









Doktor gelir ve muayene eder çiçegi.
Muayeneden sonra söyle der doktor:
"Hastanin durumu ümitsiz, artik elimizden bir sey gelmez."
Su merak eder sevgilisinin ölümüne sebep olan hastalik nedir diye,
ve sorar doktora "Hastaligi nedir?" diye,
Doktor söyle bir bakar suya ve der ki
"Çiçegin bir hastaligi yok dostum,
bu çiçek sadece susuz kalmis, ölümü onun için." der.
Ve anlar ki su artik, sevgiliye sadece "Seni seviyorum." yetmemektedir...

dost ıcın de şiir yazılır =)



ÜZÜLME HAYAT FANİ

Aglamak sanıyormusun derdine çare olacak
Gözyaşların herzaman boşuna akıcak
Üzülüyorsun biliyorum hayat yoruyor senı
Aç gözünü artık hayat dertli,ölüm ani

Sen sanıyormusun her aşk ebedi
Seni çok seven bile bir gün gitmeli
Aşk meşk herşey yalan aslında
Ölüm ayırmazsa kader ayırıyor bu hayatta

Gül canın neye sıkıyıyorsa inadına
Hayat değmez kendını paraladıgına
Öyle dert keder varki aslında
Sırtını dönmelisin en ufak acıya

Bilirim canın yanar yarinden uzak kalınca
Acılar içinde kıvranmak boşuna
Ömür kısa üzme kendini asla
Her zaman senı seven cıkar unutma

Kalp kırılsada yenıden sevebılır
Önemli olan değerini bilmektir
Eğer acıyorsa içinde bir yer
Gülümse sen herşeyi boşver

Der ki senın dostun garip ali
Güzel şiir istesemde yazamıyorum gayri
çıkmıyor artık biri acıtmadan kalbimi
Severim dostumu kıramam seni
Sende izin verme üzdürme kendini